Bazen olur hayatınızın rutine bağlamış bozuk bir plak gibi aynı şeyleri tekrar tekrar döndürdüğünü farkedersiniz. Bugününüzün dünden tek farkı sadece hangi gün olduğudur. Bazen olur “hadi bir değişiklik olsun” niyetiyle başlayıp yaptığınız aktiviteler de içinizi açmıyordur. Hayatınıza yeni bir şeyler eklenmelidir, hatta birden bire siz hiç uğraşmadan, yorulmadan bu yeni seylerin hayatınıza dahil olmasını istersiniz. Bazen bizi yoran aslında aynı şeyleri yaşıyor olmanın getirdiği yıpranmışlık duygusu değil midir?
Elinizde tuttuğunuzda abaküs muamelesi yapıp günleri teker teker itinayla saydığınız takvim de size mecburiyetlerinizi göstermekten başka bir işe yaramaz. Bünyenizde daha bahar yorgunluğu başlamadan yaz için tatil hayallerine başlarsınız. Belki de bedenlerimizden ziyade zihinlerimizin tatile ihtiyacı vardır. Şehrin yirmi dört saat akışkanlığının içinde bir yere savrulup orada sıkışıp kalmış zihnimize bir mola verdirmemizin zamanı gelmiştir.
Alarm!
Böyle zamanlarda ne vizyona yeni giren bir film, ne yeni sahnelenecek bir tiyatro oyunu, ne arkadaşlar arasında haftasonu yapılacak bir bowling turnuvası geçerli olmaz. Şimdiki andan uzaklaşıp bizi farklı yerlere götürecek bir kitap zihnimiz için en iyi moladır.
Birkaç hafta önce -günlük karmaşalardan bunaldığım bir zaman- iş çıkışı kendimi bir kitabevine attım. Yine çıkanlar, çok satanlar, roman, tarih, edebiyat, inceleme, kişisel gelişim, hayvansal gelişim, sanat vs. bölümlerin arasında gezerken cep boyutunda yeniden basılmış bir kitap gözüme çarptı: Rodos’tan Karşıyaka’ya – 1685 Sokak. Eve gittiğimde hemen okumaya başladım…
1930’lu yılların Rodos Adası’nda bir gezintiye çıktım. Doğası, bitkisi, denizi, insanları, bahçeli evleri, taşlı yolları, medyanı, Kelebek Vadisi, limanı, meyhaneleri, rakı-balık sofraları arasında gezinirken İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan işgaline mağruz kalan adanın insanlarının varlıklarını acı bir yitirişin ardından yoklukların ortasına düşüşünü biraz burkularak yaşadım. Savaşın ardından ise topraklarını, geçmişlerini, anılarını kısaca hayatlarını adaya teslim edip anavatana göçmeleri ve İzmir’e yerleşmeleri… 1950’li yılların İzmir’i… Karşıyaka’nın deniz kokan sokaklarından, Güzelyalı’nın yalılarına, oradan Yeşilyurt tepelerine… İzmir’de hayata tutunan Rodos’lu bir ailenin etrafında zamanın şehri, körfezi, semtleri, sokakları, insanları, gelenekleri, yaşam tarzı… İzmir’de yaşayanların hayatlarından veya yaşamış olanların geçmişlerinden izler bulacağı harika bir kitap…
Zuhal ve Yücel İzmirli’nin birlikte yazdığı Neden Kitapçılık’tan çıkan bu kitabı okudukça şimdikinden çok farklı İzmir günlerine yapılan bir yolculuğun içinde ilerliyorsunuz. Yoğun hız bombardımanına tutulduğumuz metropolde yaşayanlardan biri olarak geçmiş zamanın dinginliğine doğru yapılan bu zihinsel yolculuk sizin için muhteşem bir mola fırsatı olabilir.
İmajlar: Yenisafak.com.tr, Depo.tatilfm.net.
No comments yet... Be the first to leave a reply!