Fantastik kurgu, bilim kurgu, çizgi filmler ve romanlar aslında hepsini sevmemin nedeni sanıyorum küçüklüğümde bana okunan masallar. Hoş hala okuyorum ya da dinlemeyi seviyorum ya neyse. Ama asıl güzel olan yurtdışında birçok yerde, parklarda, sokaklarda sevdiğimiz efsanevi masal karakterlerinin heykellerinin bulunuyor olması olsa gerek. Sanıyorum bu eserleri gördüğümüzde o karakterlere olan sevgimiz daha da fazla artıyor. Biz de de benzer örneklerinin olması dileğiyle başlayalım o zaman:
Bremen Mızıkacıları – Bremen
Hans Christian Andersen ile beraber en sevdiğim masalcılar olan Grimm Kardeşler’in (tamam Lewis Caroll da unutulmamalı) en güzel hikayelerinden birisi olan Bremen Mızıkacılarında yaşlandığı için sahibi tarafından artık önemsenmeyen yaşlı eşeğimiz yolda kendisi gibi yaşlılık nedeniyle sahipleri tarafından terk edilen köpek, kedi ve horoz ile beraber Bremen’e doğru yola çıkarlar. İçlerinden sadece kedi, fareleri yakalayamaması nedeniyle fareler tarafından alay konusu olduğu için ayrılmıştır evinden. Amaçları Bremen’de çalgıcılık yapmaktır. Bremen’e doğru giderken yolda haydutların evine yaptıkları saldırı da birbirlerinin sırtına çıkarlar ve haydutları kaçırırlar. İşte bu mükemmel sahne, 1953 yılında Gerhard Marcks tarafından Bremen şehir meydanında ölümsüzleşmesini sağlayacak bir heykelle anıtlaşır. Grimm Kardeşlerin masalının sonunda bizim kafadarların Bremen’e ulaşıp ulaşmadığı bilinmiyor. Ama yine de Kuzey Almanya’daki bı güzel kente yolunuz düşerse şehir meydanına gidip bizim dörtlüyü görebilir hatta şansınız varsa şarkılarını da dinleyebilirsiniz:)
Peter Pan – Londra
İskoç oyun ve roman yazarı J.M. Barrie’nin en meşhur karakteri olan Peter Pan, ilk olarak 1904 yılında sahnelenmiş ardından da 1911’de roman olarak basılmış. Neverland’de kayıp çocuklar, Wendy, Tinkerbell ile hiç büyümeden yıllarca Kaptan Hook ve adamlarına kafa tutan Peter Pan, günümüze kadar birçok kere de sinemaya aktarılmış bir yapıt. Pan’in en meşhur heykeli ise Londra’da Kensington Gardens’da yer alıyor. Sir George Frampton tarafından yapılan heykel aslında sanatçını Peter Pan için yaptığı heykellerden sadece bir tanesi. Bundan başka Peter Pan için İskoçya Kirriemuir şehrinde de güzel bir heykel bulunduğunu belirteyim. J.M. Barrie, 1929 yılında Peter Pan kitabının yayın haklarını Great Ormond Street Hospital’e devretmiştir. Diarmuid Byron O’Connor, 200o yılında bu hastaneye bronzdan bir Peter Pan ve Tinkerbell heykeli yaparak usta yazarın eseri ile hastane arasındaki bağı daha da derinleştirmiştir. Kısaca gerek Londra gerekse Londra dışında görebileceğimiz bayağı Peter Pan heykeli bulunuyor.
Küçük Deniz Kızı – Kopenhag
Herkese önerim Hans Christian Andersen’i çocuklarınıza belirli bir yaşa gelene kadar okumayın. Kibritçi Kız, Kurşun Asker, Karlar Kraliçesi, Küçük Denizkızı… Bir çocuğun bünyesi için biraz üzüntü verici gerçekten. Ancak bunlar elbette Andersen’i dünyanın belki de en iyi masal anlatıcılarından birisi konumuna oturtan başyapıtlar. Ustanın en bilinen eserlerinden birisi de daha sonra Disney tarafından suyu çıkarılmasına rağmen elbette Küçük Denizkızı. Sevdiği prens için kendi türüne sırtını dönen ve sesini feda eden bu romantik ruhun sonunda deniz köpüklerine karışması hepimizi derin bir şekilde üzmüş olsa gerek. İşte bu güzel masal kahramanının Kopenhag limanında kayaların üzerindeki heykeli de aynı hüznü yansıtıyor. 1909 yılında Carlsberg’in kurucusunun oğlu Carl Jacobsen tarafından Edvard Eriksen’e yaptırılan heykelde model olarak Kopenhag Kraliyet Tiyatro’sunda Küçük Denizkızı rolünü oynayan balerin Ellen Price model olarak kullanılmış. Tüm heykeller içerisinde en fazla zarar gören heykelin bu olduğunu da maalesef eklemek lazım. İki kere kafası kesilen heykelin başına en çok boya ile verilen zararlar gelmiş durumda. Bundan başka 2004 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini protesto edenler tarafından heykele Burka giydirilirken, 2007 yılında da çarşaf ve başörtüsü içinde buluduğu olmuş. Kopenhag’daki yetkililerin bu zararlar sonucunda 2007 yılında heykelin limanda daha uzak bir alana taşınması gerektiğini tartıştıklarını da ekleyeyim.
Alice Harikalar Diyarında – New York
Beyaz tavşanın peşinden deliğe giren ve apayrı bir dünya ile karşılaşan Alice’in masalının en sevdiğim masallardan birisi olduğu ve Tim Burton tarafından da filminin çekildiğini daha önce yazmıştım. Lewis Caroll’un bu mükemmel eserinde Alice, birçok fantastik karakterle tanışıyor ve oldukça karmaşık maceralar yaşıyordu. New York Central Park’da da işte bu güzel eserin heykeli yer almakta. Yayıncı George T. Delacorte Jr. tarafından karısına ithafen Jose de Creeft tarafından yaptırılan heykelde kocaman bir mantarın üzerinde Alice ve etrafında masaldaki karakterlerden Chesire Kedisi, Çılgın Şapkacı, Beyaz Tavşan yer alıyor. Kesinlikle mükemmel gözüken bu yapıt masalın ruhunu ve atmosferini bence çok ama çok güzel bir şekilde yansıtmış.
Bunlara ek olarak yazılacak daha bir sürü yer vardır eminim ama benden bu kadar. Bu arada heykel olmasa da Bursa’da Çekirge’de bulunan Karagöz ve Hacivat çalışmasının da başarılı olduğunu belirtmek isterim. Umarım hepimizin bir gün bu heykellerin yanında çektirdiği fotoğrafları olması dileğiyle…
“Fıstıkyeşili” gibi ağırlıklı olarak tüm dallarıyla sanat ve dolayısıyla “dil” temelinde kurulmuş bir siteye yazı yazarken, yorum yaparken asgari yazım kurallarına uyulmasının gerektiğini düşünüyorum. Haydi bırakın yazım kurallarını, hiç olmazsa kelimelerin düzgün yazılması gerekli… Sanatsal amaçlarla şiir ve düzyazıda kullanılan tarzlar tabii ki olacak, olmalı da!
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar
Yazar : ATTİLA İLHAN
Yazı yazmak insanı her yönüyle geliştiriyor. Yazdığını birkaç kez okumak anlam kaymalarının, dilbilgisi hatalarının, aslında söylemek istenenin tam da öyle olmadığının yazan tarafından anlaşılmasını sağlıyor. Bu, insanın konuşmasını da, iletişimini doğru kurmasını da sağlıyor.
Acaba biraz daha özenli olmayı dilemek küstahlık mı olur diye endişelendiğimi de söylemek isterim. Ama söylemeden de yapamadım! Sevgiler, saygılarla… Soner Recai Öner
kitap okumayı sewenler ama bi okadarda müziği sewen varmı işte o bnnnnn
katılıyorum sana alperolli
oo ne dion sn şebnem ferah ın sigara şarkısı super ya çk sewiiorum ayrıca gece yolcularının da seninle 1 dkk şarkısı super kitap okumakta guzel ama şarkı dinlemeye bayılırım super şarkılar var ya
ayrıca deniz kızının fedakrlığınada bayıldım
bence bbremen mızıkacılarına bayıldım çünkü bremen mızıkıcları DOSTluğu anlatıyo ve bende dostluga düşkün biriyim dir bn o masala bayıldım
deniz kızı masalınına benzer senaryoda
Ferudun Düzağaç’ ın “beni bırakma diye bir klibi var”
çok başarılı bir klip masal kadar etkili…
Masalların “Pamuk Prenses 2” kısa filmindeki Erkan Can yorumları muhteşemdi, akıl tazeleyici cinstendi.
Artık onlara inanmayı tercih ediyorum; masum zavallı ve gariban pamuk prensese değil 🙂
Umarım hepimizin bir gün bu heykellerin yanında çektirdiği fotoğrafları olması dileğiyle…kesinlikle katılıyorum.
kitap okumayı seviyorum bu alışkanlığımı kesinlikle masallarla kazandım bahsettiğiniz tüm masallar benim için çok kıymetli ama insan o şehir isimlerine bakarken neden bunların içinde türkiye yok diye düşünmeden edemiyor keşke bizim de kendi kültürümüzden çıkmış ve tüm dünyaya mal olmuş masallarımız ve böyle güzel heykellerimiz olsaydı
küçükken yedigöllerin yolları o kadar kötüydü ki babam bizim söylenmeden gidebilmemiz için yedicücelerin orda yaşadığını anlatırdı küçük kulubelere girip bakardım acaba uykucunun ya da oburun yatağı var mı diye
okadar inanmışım ki hafızamda kimsenin hatırlamadığı şeyler var mesela küçük kulubeler önlerinde küçük masalar sanıyorum oranın onlara ait olduğuna çok inanmışım kafamda bir dünya kurmuşum
“Sevdiği prens için kendi türüne sırtını dönen ve sesini feda eden bu romantik ruhun sonunda deniz köpüklerine karışması hepimizi derin bir şekilde üzmüş olsa gerek.” :((
Ben özellikle küçük deniz kızı masalını çok seviyorum.Hüzünlü
bir masal.Sevdiği için kendinden fedakarlık yapması beni çok etkilemiştir.