Mart 2011’de de sürprizlerle dolu bir ay oldu. Kimi zaman güneş açtı kimi zaman soğuktan donduk.
İş hayatı oldukça yoğundu ama güneş yüzünü gösterdikçe sosyal hayata da kendimizi verdik. Her ikisi arasında koşuşturarak koca bir Mart’ı geride bıraktık…
Bu inişli çıkışlı ayda bakalım Fıstıkyeşili okurları en çok hangi yazıları okudu?
“Oscar’dan bir siyah kuğu geçti…”
83. Oscar ödülleri geçtiğimiz hafta sahiplerini buldu. Favori olarak gösterilen adaylar beklentileri genellikle boş çıkarmadılar. Bunlardan biri de Siyah Kuğu (Black Swan) filmindeki oyunculuğuyla En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Natalie Portman. Her haliyle hak ediyor.
SERGUL SUNGUR
—
Eğer bazı uygulamalar geliştirmek istiyor ancak nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız size şunları önerebilirim: – Hangi yazılım dilini öğreneceğinizi seçin! Şu an pek çok yazılımcı farklı yazılım dilleriyle uygulamalar geliştirmekte. Aynı uygulamaları aynı şekillerde birden fazla yazılım dili ile yapmak mümkündür. php ya da .net ya da C# ya da VB diğer tüm dillerden birini seçebilirsiniz.
BANU CELIK
—
Animasyon izlemekten son zamanlarda biraz sıkıldığımı söyleyebilirim. Zira son dönemde izlediğim yapımların çoğu birbirine çok benzer şekilde ilerledi. Arada UP ya da Toy Story 3 gibi istisnalar elbette var. Bunları da elimden geldiğince yazmaya çalıştım ama genelde birbirine benzer yapılar nedeniyle animasyonlara biraz ön yargıyla yaklaşıyordum ki karşıma Rango çıktı.
OZKAN ULUKOK
—
Artık Dünya’da 2 milyar insan internet ile haşır neşir. Türkiye’deki nüfusun yarısından fazlası interneti şu ya da bu şekilde kullanıyor. 2010 senesini geride bırakırken rakamlar internet sektörünün hızla büyüdüğü ve artık sektörün hızlı bir şekilde mobil ve bulut bilgi işleme geçtiği görüyoruz. Hal böyle iken girişmciler ve yatırımcılar 2011′e hızlı girişler yapıp sektörün gerisinde kalmak istemiyorlar.
ENDER AHMET YURT
—
şarkıları değil, hatıraları sildim. yaşananları unutmayı acılara borç bildim.
yüzlerce şarkı var aklımda. kafamın bir yerlerinde, sonu olmayan bir çalma listesi dönüyor sürekli. nasıl ki şehirde hemen her sokak, köşe başı, her bar, meyhane, lokanta ya da büfe bir eski kadını ifade ediyor, şarkılar da aynı paralelde gidiyor. “görmekten mi vaz geçeceksin” diye sordu, acı veren, “duymaktan mı?”
KAAN VOLKAN
Nisan’da da yazı ve yorumla dolu keyifli bir ay geçirmeniz dileğiyle!
Usta’nın kitabındaki önsözün bu bölümü, kitabı almakla ne kadar iyi bir şey yaptığımdan emin olmamı sağladı. Buyrun okuyun…
Öyküyü yazma düşüncesi, ilk olarak yetmişli yılların başında, Barcelona’da beş yıl yaşadıktan sonra gördüğüm ilginç bir rüya yüzünden geldi aklıma.
Rüyamda kendi cenazemde olduğumu görmüştüm. Koyu renk yas giysilerine bürünmüş, ama bir eğlence havası içindeki bir grup dostumun arasında yürüyordum. Bir arada olmaktan hepimiz mutlu görünüyorduk. Hele ben, uzun zamandır görmediğim o en eski, en sevdiğim Latin Amerikalı dostlarımla birlikte olmak için ölümün bana verdiği bu olağanüstü fırsattan dolayı hepsinden daha çok mutluydum.
Törenin sonunda herkes gitmeye başladığında ben de onlarla birlikte gitmeye yeltendim, ama içlerinden biri, kesin bir ciddiyetle, benim için eğlencenin artık sona erdiğini anlattı. “Bir yere gidemeyecek olan tek kişi sensin.” dedi bana.
Ölümün, bir daha asla dostlarla birlikte olamamak demek olduğunu ancak o zaman anlayabildim.
…
Gabriel Garcia Marquez – Oniki Gezici Öykü