Melankolik bir cyperpunk detektiflik hikayesinin ardında insanlık, duygular, varoluş amacı, yaşam ve ölüm kavramları….
Bir bladerunner olan Rick Deckard, yaşamak isteyen, hayata bağlı “Replicant”ları avlarken gitgide kendi monoton yaşam düzeyini ve insanlığını sorgular.
Vangelis’in müthiş bir giriş temasıyla geleceğin alev püskürten dev zigguratlarını bir gözbebeğinin içinde görür ve kişinin insan mı yoksa android mi olduğunun anlaşılmasını sağlayan Voight – Kamppf testi ile film bizi içine çeker.
Retro kahverengi paltomu çok sevmemin nedeni, yakasını kaldırdığımda kendimi Rick Deckard gibi hissetmemdir.
Filmin finalinde yer alan Rudger Hauer’in diyaloğu harikadır. Normalde senaryoda daha uzun şekilde yazılan bu monoloğu Rudger aşırı uzun bulduğu için kendi kafasına göre kısaltmış ve cümleleri farklı birşekilde birleştirmiş.
Bir replicant bu kadar mı güzel tonlayarak, yaşamın güzelliğini ve özelliğini vurgular ve ölümü kabullenir.
“All those moments will be lost like tears in rain. Time to die”
No comments yet... Be the first to leave a reply!