Ağustos ayını ve nemli yaz sıcaklarını yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Bakalım Fıstıkyeşili okurları Ağustos ayında yayınladığımız yazılar içinde en çok neleri okudu?
Fistikyesili.com 22 Mayıs 2011 tarihli Haberturk gazetesinde yer aldı. Haberturk Pazar ekinin BLOG Web Günlüğü bölümünde Fıstıkyeşilinde 20 Mayıs’ta yayınladığımız “Blogger Budur” yazısının bir bölümü okurlara sunuldu. Yazıyı hazırlayan Fıstıkyeşili yazarı Ender Ahmet Yurt‘u tebrik ediyor ve gazetede yayınlanan bölümünü aşağıda paylaşıyoruz.
Yazan: Ekin A. Ulukok
–
Uzun süre yazmadığınızda sanıyorum en kötüsü hem yazamamak hem de anlatmak istediklerinizi paylaşamamanın verdiği vicdan azabı olsa gerek. Ama bazen öyle güzel şeyler karşınıza çıkıyor ki o zaman herşey değişiveriyor ve klavyeye dört elle sarılıyorsunuz. Benim için o güzel şey de “Nefes” ve grubun ismini taşıyan ilk albümleri olsa gerek.
Yazan: Ozkan Ulukok
–
Sabahları erken kalkmayı severim. Yapacak bir iş varsa daha güzeldir erken kalkmak. Eğer yapacak iş dışarıdaysa zaten tadından yenmez. Sabah erken kalkıp yapılacak işin evde olması kadar da kötü bir şey yoktur sanırım. Bilgisayar işi ise sabah sabah yapmanız gereken bak işte o zaman sıkıntı yaparım. Ama sonuç olarak erken kalkmayı severim.
Yazan: Ender Ahmet Yurt
–
70′li yılların sonunda ilk sefa sinemada izlediğim bu filmin CD versiyonuna de sahip olmama rağmen, son 10 – 15 dakikasını hala cesaret edip de doğru dürüst baştan sona seyredebilmiş değilim doğrusu (Bakınız; “Korku Filmi İzleme Teknikleri”). Penceredeki karanlıkta iki sarı gözün belirmesinden itibaren süregelen yaklaşık beş dakikalık bölümü koroner kalp hastalığı olanlar seyretmeye yeltenmemeli! Havaalanından bir evin kapısına kadar olan sıradan bir yolculuk olsa olsa bu kadar korkutabilir insanı!
Yazan: Soner Recai Öner
–
Sürekli yatakta yatmaktan kasları erimeye yüz tutmuştu. Sağdan sola bile dönmek büyük gayret gerektiriyordu. Sırtı , neredeyse hareketsizlikten kan toplamış, küçük yaralar oluşmaya başlamıştı. Avurtları çökmüş, yanakları erimiş, bir deri bir kemik kalmıştı. Saçları beyazlamıştı. Derisi parlak değildi artık. Mat bir beyazlık cildini bir maske gibi kaplamıştı. Sakallarının neredeyse tümü beyazdı. Yaklaşık üç günlük traşı vardı. Boynu kafasını taşırken sanki son gücünü harcıyor gibiydi.
Yazan: Birol Acar
–
Keşkesiz bir yaşam için iletişim
Yaşamınızın sonunda keşke kendi hayatımı yaşayabilseydim dememeniz için Doğan Cüceloğlu tarafından kaleme alınan “Keşkesiz Bir Yaşam İçin İletişim” insan ilişkilerinin nasıl daha sağlıklı bir hale getirileceğini inceliyor. Kitapta beğendiğim birkaç bölümü sizlerle paylaşmak isterim.
Yazan: Ekin A. Ulukok
–
Tüm okurlarımıza bolca yazı ve yorumla geçecek bir Eylül ayı diliyorum…
No comments yet... Be the first to leave a reply!