Yılgın yorgun uykuya dalmak üzere bir dünyanın içinden çıkıp, havalanmak belki de yerden birkaç santim yukarı ve önce kendine bakmak, soluksuz kayıtsız ve durmaksızın.
Kendini tanımayla başlamalı insan, belki de görmeyi görebilmeyi umut etmeli, her şeyi tıka basa doldurduğumuz zihnimizi ayıklamalı,
bazen durup düşündüğümde kendime kaldığımda beynimin içinde kocaman uçsuz bucaksız görsel bir çöplükte yürüyormuşum gibi hissediyorum.
Ve hala ısrarla sınırsız kayıt makinesi gözlerimden bakarken dışarı, yığılmalardan ve sıkışmalardan patlamalar yaşıyorum,
benim algılayışıma hiçbir şey yetmiyor şu an hiçbir şeyi nasıl dışa vuracağımsa muamma iken fotoğraf makinesi sadece yardımcım yetebildiğince…
Kendi kaosumuzu kendimiz yaratıp yaşam alanlarımızı kendimize dar ederken insanca yaşamanın ne olduğunu unutuyoruz,
bir canlı olarak var olduğumuz evrende cansız ruhsuz ve hissizce hareket edip hızla makineleşerek bunu çok istiyormuşuz gibi göstererek bir son hazırlıyoruz.
Bir bedel ödemek gerekiyorsa canımızdan,
etimizden, tırnağımızdan, saçımızdan, başımızdan, ruhumuzdan buyurun önce siz tadına bakın,
buyurun altından tabakla sunuyorum ben benliğimi…
No comments yet... Be the first to leave a reply!