1 Eylül, sonbaharın ilk günü… Tarihi görünce kendimi, bir yaz nasıl da çabuk geçti diye düşünürken buldum. Sonra Instagram’daki fotoğraf arşivine hızlıca göz gezdirince aslında öyle çok da çabuk geçmediğini fark ettim. İz bırakan başlıca kareleriyle benim yaz aylarım aşağıdaki gibi geçti.
Toplulukların sorumluluk sahibi olabildiklerini gördüm.
Games of Thrones kitaplarının serisini bir solukta okuyup hayrete düştüm.
Abant Gölü kadar güzel bir yere, bugüne kadar gitmediğimden dolayı pişman oldum.
Son derece hassas olan iPhone 5’in camını kırmaktansa, telefonun yenisini almanın daha makul olacağını öğrendim.
Rezervasyon sistemi nedeniyle Big Chefs’ten öyle bir soğudum ki mecbur kalmadıkça bir daha adımımı atmayacağıma dair kendime söz verdim. Fotoğraf siparişi iptal edip mekandan uzaklaşırken çekildi (yani daha da gelmem dediğim an işte tam bu andır).
Cumartesileri Feriköy organik pazarın kurulduğu yere, Pazar günleri antikacılar pazarı kurulduğunu sevgili Sergül sayesinde öğrendim ve saatlerce tezgahları gezdim.
Yuva bulmak konusunda, sokak kedilerinin cins kediler kadar şanslı olmadığını bir kez daha hatırladım.
Yolu Avanos’tan geçenlerin Uranos Sarıkaya Restoran’a mutlaka uğraması gerektiğini sosyal medyaya not düştüm.
Yeni Foça’daki Kıvanç Cafe’de espri yeteneğinin sınır tanımamasına tanık oldum ve tabiri caizse yerli yersiz (yazı tuvalet duvarında) güldüm.
Basketbolu geliştirmek için güzel yöntem